Hakikatte Varınca Yollar Biter
“Tarikati Melâmet zannedenler”, sohbetlerinde çoğu kez “yol” tanımını kullanır, Melâmiliği de yol diye nitelendirirler. Okumaya devam et
Hakikatte Varınca Yollar Biter
“Tarikati Melâmet zannedenler”, sohbetlerinde çoğu kez “yol” tanımını kullanır, Melâmiliği de yol diye nitelendirirler. Okumaya devam et
“…Tanımadığın bir şahısla karşılaştığını düşün. Sen onu adıyla aramaktasın ve kendisine muhtaçsın. Okumaya devam et
İRADE-ÖLÜ
Kim verirse, hayat ve fayda verir. Kim engellerse, zarar verir ve öldürür. Okumaya devam et
“..İnsan aceleci yaratılmıştır. Mümkün bir varlık olması bakımından, hakikatinin verdiği yoksunluktan korkar. Okumaya devam et
MELAMET
Allah Teâlâ mahlûkatı yaratmış, her şeyi tam yerli yerince koymuştur. Bir kul, Allah’ın fiillerinden kendi ilmine, zevkine ve tab’ına aykırı olan bir şeyi sormak isterse, Allah Okumaya devam et
Nitekim Şeyh-ül Ekber Muhyiddin-i Arabî Hazretleri buyururlar ki; “Selef ulemasından biri şöyle demiştir: “Bir âlim, bir kavme akıllarının ermediği bir ilmi anlatıyorsa, onları Okumaya devam et
Allah’ı ve Peygamberini gerçekten seviyorsan, peygamberin Ehl-I Beyt’ini de sever ve Okumaya devam et
İlk düşünce hiç bir zaman yanılmayan ilahi -doğru- düşüncedir. Masumiyet ve geçerlilik ilk düşünceye ait olduğu gibi kader ve kaza onda ortaya çıkar. Okumaya devam et
NOKTA’TÜL BEYAN
Noktatül Beyan isimli risalesinde ise bakın İnsan-ı Kamil’i nasıl tanımlıyor:
“Akl-ı külli ve nef-i külli insan-ı kâmildir;
Arş ve Kürsi’nin ondan ayrı olduğunu düşünme Okumaya devam et
RAB , RABBİ HAS , RABBÜL ALEMİN KAVRAMLARI ÜZERİNE…
Rab terbiye eden, düzenleyen anlamına geldiğinden, Allah her kulunu sadece o kuluna has bir cihetten terbiye edip düzenlemiş olduğundan herkesin Rabbi hassı cihetinden aldıkları kişiye özeldir.” Nefsini bilen rabbini bilir “ hadisi şerifi de aslında bir cihetten bu hakikate işaret ediyor. Rabbi ile arasındaki özel bağın mahiyetini bilen, bulan kişi kulluğunu yaşamada, yaşayabilmede çok kıymetli bilgilere sahip olmuş olur. Başka bir deyişle, mizacını, zafiyetini, meylini, becerisini, iştiyakını, kusurunu vb. hallerini bilmiş olduğundan kulluk görevini ifa ederken nasıl bir yol, yöntem izlemesi gerektiği bilgisini elde etmiş olur.
Öncelikle Zat (Allah) hakikati itibariyle tek, isimleri itibariyle çoktur ( Birçok isimle isimlendirilir, her bir isim farklı bir mana ihtiva eder ve bu isimlerinin manalarının gereğince mazharlarda tecelli eder. İlahi isimler, tecelli ve mazharları ile birlikte hakikati tek bir Zat’ tandır ). Mustafa’nın Rabbi derken, Ahmet’in Rabbi derken ayrı ayrı Rab ler var anlamı çıkarılmamalı, ancak her yaratılmışta o yaratılmışa özel bir cihetten Rab’ binin zuhuru ortaya çıkmıştır ki buna da Rabbi Has denilmiştir. Tüm Rabbi Has ise bir tek Zat’a işaret eder ki o da Allah’tır.
” Allah diye isimlendirilen, zat itibariyle tek, sıfatları itibariyle ise çoktur. Her varlığın bir rabbi vardır ki, onun bütünü teşkil etmesi mümkün değildir. Mutlu, Rabbinin kendisinden hoşnut kaldığı kimsedir. (Herkesin kendi Rabbi Has’ı olduğuna göre) Bu durumda Rabbinin katında hoşnut olunmayan kimse yoktur; çünkü o isim, Rabliğini kul üzerinde sürdürür. Bir kul özel rabbinin (Rabbi Has) katında hoşnut oldu diye, başka bir kulun rabbinin katında da kendisinden hoşnut olunması gerekmez. O bütünden ancak kendine uygun payı almıştır ; aldığı da onun rabbidir.. Böylece kullar arasında ayırım gerçekleştiği gibi, rabler arasında da ayırım gerçekleşir. ”
Fusus’ül Hikem – { Muhyiddin İbn Arabi (ks) }