VELİLER

VELİ’LER

Veliler kendi aralarında üçe ayrılır. Şeriatın velileri edep sahibidirler. Bunlarda Allah korkusu hakimdir. Züht ve takva sahibidirler. Bunların sayıları çoktur. Bazıları insanlardan hiç para almazlar. Tabii oldukları ruhani esma, cebbar esmasıdır. Bunlar Hakk’a ve doğru yola davet ederler. Bunların arasında çok zengin olanları da vardır. Bunlar fakirlere yardım etmeyi severler. Bunlar keramet ehli değildirler. Bunlar takva ehlidirler. Bunlar cüz-i irade sahibidirler. Kül iradeye tabii olmazlar.

Havas velileri, ermişlerdir. Bunlar ilahi zat-a aşık olup, Cenab-ı Hakk’ın evvela esma sıfatı, sonrada zat tecellilerinde yoklukta var olmuşlardır. Havas velilerin kimi manevi alemde kimi ulviyette üstündürler. Bazıları kendini kötü gösterir, kötü giyinir. Zahir olanların bazılarında ise cezbe hali hakimdir. Bazıları meczupturlar. Bunlar keramet ehlidirler. Ulviyette zahir olan evliya, keramete seyrek olarak müracaat eder. Hakikatte olanlar bilirler ki, keramet insanı ruhani yolda ilerlemekten alı koyar. Keramet velinin yolunu keser. Bazı velilere göre keramet ayıptır. Buna rağmen meczup evliya arasında keramet daha çok var olur. Meczup evliya kendini gizlemek için kötü ve pis giyinebilir. Böyle yaparak hakikat sırlarını örterler. Havas evliyaları arasında maddi manevi tasarruf sahibi olanlar mevcuttur. Bazı veliler irşada memurdur. Bazı veliler de tasarrufa memurdur. Kamil olmayanlar hasul has makamına getirilmezler. İnsan ilahi mertebesini kendi mertebesinde ki evliyadan başkası bilmez.

Ledün bilgisi harf ve sessiz olarak ruhani mürşidin kalbinden talebenin kalbine yine ruhani olarak akar. Ledün ilmi kitaplardan öğrenilmez. Bu bilgiyi öğrenmek için ne okul, ne medrese gibi yerlere ihtiyaç vardır. Tarikat ayinlerinde bile olsan bu ilmi elde etmek çok zordur. Kamil insan, kendine mahsus bu bilgileri ruhani rabıta yoluyla kalp yolu ile gizli hakikat ilmini öğretebilir. Mürşid-i Kamil aslında zümrüdü anka kuşudur. Kaf dağında oturur havada uçar, doğuda batıda nerede olursa olsun dünyanın her yerinde ki talebelerini yere inmeden doyurur.

Havas evliyalarının, yüzleri oldukça tatlı sarıdır. Onlara bakanlar onları hasta zannederler. Kamiller ölmeden önce öldükleri için yüzleri sarıdır.
Gerçek kamiller, Allah yolunu gösterdikleri için hiçbir ücret almazlar. İşte bunlar Peygamber’imizin (s.a.v) gerçek varisleridir. Kamiller, veliler Peygamberin varisleri oldukları için bazen halk tarafından sevilmezler. Yol Peygamberin yolu olduğu için Peygamber’imizin (s.a.v) başına gelenler varislerinde başına gelir.

Bir hadis şerifte; “şeriat sözlerimdir, tarikat işlerimdir, hakikat hallerimdir, marifet sırrımdır” buyrulmuştur.

Yine bir hadis şerifte; “şeriat bir ağaçtır onun dalları tarikat, yaprakları hakikat, meyvesi marifettir” buyrulmuştur.

Her makul insan şeriat ehlidir. Hayırlı, topluma faydalı olanlar şeriat ehli sayılırlar. Hakikata göre şeriat, şerleri atmak yani kötülüğü atmaktır. İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır. Dinin temeli şeriat ağacı ise de şeriat ağacı yalnız kökü ile dalsız yapraksız ve meyvesiz hiçbir işe yaramaz. Hiçbir mana ifade etmeyen kuru bir ağaçtır.

Şunu özellikle belirtmek gerekir ki, tarikat yolu çok zor, zamana uymayan ve meşakkatli bir yoldur. İslamiyet zamanın şartlarına göre uyum göstermelidir. Hz. Ali’nin buyurduğu gibi çocuklarınızı kendi zamanına göre değil, onların zamanına göre yetiştiriniz. Çocuklarınıza deve binmeyi, kılıç kullanmayı öğretiniz. Bu hadis şerifi günümüzün şartlarına göre uyarlamalıyız. Yani ehliyet almayı ve kalemin kılıçtan üstün olduğunu anlatmalıyız. Bunu böyle yapamazsak bağnaz ve yobaz oluruz.

Yunus Emre zamanında ki gibi bir tekke anlayışı günümüzün şartlarına uymaz. Yunus’un yaptıklarını uygularsak çile çekmiş oluruz. Allah her yüzyılda bir, dini yenilemek üzere, tamamlamak üzere bir imam gönderir. Bu hadis şerifi iyi düşünmeliyiz. İslamı bu zaman kurallarına göre uygulamalıyız. Genç kuşakları kazanmanın yolu tarikat değil tasavvuftur. Günümüzde bazıları tarikatçılık yapıyor. Adına tasavvuf diyor. Tasavvufta zorluk yoktur. Şeriat, tarikat önderleri insanları korkutmaktadırlar. Günümüzde sorgulayan araştıran gençler neden tasavvufa yöneliyor acaba? Günümüzde tarikatçılar kendilerine tasavvufçu diyorlar. Bakınız bunların kılık kıyafetlerine, sohbetlerine, yaşayışlarına bir bir ele alıp fotoğraflarını çekip Mevlana’nın, Muhyiddin İbn-ül Arabi’nin yanına koyalım ne kadar benzer acaba?

Günümüzde bir hastalık başladı hadisleri reddetme hastalığı. Bazıları hadisleri tümden reddediyorlar. Rivayetten rivayete diye taa aslımıza kadar erişen hadislerin hangilerini sahih veya mevzu olduğu kati olarak öğrenmek isteyenler kendi usullerine göre Resullah’ın (s.a.v) ruhaniyetini, zaatını ruhani olarak rabıta olarak müracaat ederler. Neticede Resullah (s.a.v) şu veya bunlar hadistir, benim sözümdür diye beyan buyururlar.

Bir gün bir vaiz Muhyiddin İbn-ül Arabi’ye gelir, beş hadis hakkında şüphesi olduğunu söyler. Vaiz Muhyiddin İbn-ül Arabi’den yardım ister. Muhyiddin İbn-ül Arabi vaize hadisleri yavaş yavaş okunmasını söyler. Muhyiddin İbn-ül Arabi içlerinden birinin hadis olduğunu söyler. Vaiz nereden anladın diye sorar. Muhyiddin İbn-ül Arabi şu hadisi okurken ağzından bir nur çıktı der. Bunun gerçek hadis olduğunu anladım der. Erenlerin yolu böyledir.

MUSTAFA HAKKI SÖYLER