Sen benim ile yaratmış olduğun perdeliler arasına perde koydun. Onlar, ‘gerçeği bilmeyerek şöyle derler: ‘Falan kendisini çağıran rabbinin emrine icabet etmiştir.’ Hâlbuki onlar benim, senin emrinden dolayı değil iradenden dolayı boyun eğdiğimi bilmezler. Benim nezdimde hüküm değişmez. Çünkü ben bundan başka bir şeyi kabul edemem. Bu, zatımın kabul ettiği şeydir ve benim mutluluğum ona bağlıdır.’ ‘Sonra sen, ey Rabbim! Bana bunu nispet ettin ve bununla beni, övdün. Hâlbuki sen işin nasıl olduğunu bilirsin. Ben hakikatin aksini gösterdiği bir halle ortaya çıktım ve şöyle dedin: ‘Onlar emrettiği işlerde Allah’a asi olmazlar.’. Hakikat bu övgünün ardından şöyle nida eder: ‘Onlar kendilerinden irade ettiği hüsusta Allah’a asi olmazlar ve O’nun emri iradesine bitişir.’ Herhangi bir yaratılmışın asi olmadığı emir (iradenin bitiştiği) budur. Bu durum ‘O’nu irade ettiğimizde kendisine ol deriz’ ayetinde belirtilir. Ayette geçen emir, memur olan mümkünün karşı çıkamayacağı emirdir, yoksa fiil ve terklerle ilgili emir değildir. Rabbim! Arif kulların zevk ve müşahede yoluyla bunları bilir.
{ Muhyiddin İbn Arabi (ks) }
Hz. Ali şöyle der: ‘Perde kalksaydı, yakînim artmazdı.’ Her kim
Allah’a böyle dönerse, mutludur ve zorunlu-kesin dönüşü artık hissetmez. Çünkü zorunlu ölüm ona kendisi Allah katındayken gelir. Onda bilinen ölümün yapacağı nihai iş, Allah katındaki nefsiyle yönettiği bedeninin arasına girmekten ibarettir. Nefs bulunduğu hal üzere Hak ile kalırken beden aslına, yani kendisinden ortaya çıktığı toprağa döner; bu esnada toprak yerleşeninin kendinden ayrıldığı bir yerdi. Melek onu diriliş gününe kadar Allah katında ‘doğruluk oturağına’ yerleştirir. Diriltme esnasındaki hali de böyledir. Hakkın her nefes verdiği şeylerde bir değişme olsa bile, Hak karşısında bulunuşu bakımından hali değişmez. Genel diriliş ve yerleşme yeri olan cennetlerdeki hal de öyledir. Yerleşilen yerde, bu dünyevi yapıya benzemeyen bir yapı beden ve yapı görülür. Onun özelliği bâtını ve zahiri itibarıyla dünyevi yaratılışa benzemez. İşte bu hükme göre, ahiret yaratılışının zahirinin tasarrufu gerçekleşir. Bir nefeste insan sahip olduğu bütün nimetleri tadar, zevceleri veya diğer nimetleri gibi mülkünden herhangi bir şeyi bir an bile yitirmez. Öyleyse dilediği gibi insan onlardayken onlar da kendisinde bulunur.
{ Muhyiddin İbn Arabi (ks) }