“…Tanımadığın bir şahısla karşılaştığını düşün. Sen onu adıyla aramaktasın ve kendisine muhtaçsın. Onunla karşılaştığında tıpkı bütün karşılaştığın insanlar gibi kendisine selam verir, o da senin selamını alır, fakat kendisini tanımazsın. Böyle bir durumda sen onu görmemişsindir ve sürekli kendisini ararsın. Hâlbuki o senin kendisini gördüğün yerdedir. Bu durumda sen sadece bilgiye itimat edersin. Bu nedenle bilginin O’nun zatının aynı olduğunu söylerdik. Çünkü zatının aynı olmasaydı, ilahtan başkası ona itimat edemez veya bilgiye itimat olmazdı.’..”
{ Muhyiddin İbn Arabi (ks) }