GİZLİ HAZİNE

Ben gizli bir hazineydim. Bilinmeyi istedim. Halkı yarattım. Evliyaların eserlerinde, buna hadisi kutsi deniyor. Bazıları bu sözün hadisi kutsi olmadığını söylüyor. İsmail Hakkı Bursevi hadisi kutsi olduğunu söylüyor.

Demek ki, Allah’ın muradı bilinmek. Arif burada, Allah ile birleşme diye birşey olmadığını çünkü ayrı diye birşey yoktur cümleleriyle açıklamaktadırlar.

Birleşme iki mevcut arasında olur. Sütün içinde yağ vardır. Su, bitkilerin içine girip karışır. Cenab-ı Hakk’ta, vahdette böyle birşey söz konusu değildir. Allah herşeyden münezzehtir.

Hakikat ehli, marifet Allah’ı doğru olarak bilme ilmidir.

Hakk Adem’i kendi suretinde yarattı.

Emanet dağlara, göklere ve yeryüzüne yüklenmiştir. Cahil ve zalim olan insan bu emaneti yüklenmiştir ancak bu emanet yüklendikten sonra insan Rahman suretiyle bilgili ve adil olmuştur.

Seyyid Muhammed Nurul Arabi: “Allah’ın Kur’an da biz demesi insanda ki gizli sıra işarettir.” demiştir.

Allah Adem’e eşyanın bütün isimlerini öğretti. Arifler bu sırrı anlamaya çalışırlar. Göklerde murat yüksek, yüce alemler. Dünyadan murad süfli alemler. Hayalden murad süfli ve tüm yaratıklar.

İnsan El Bedi ismi itibariyle emaneti yüklendi. Netice olarak bitkiler El Rezzak, hayvanlar El Müzill, melekler El Kaviyy, cinler El Latif isimlerine mazhardır.

İnsan ise tüm isimleri kendinde toplayan El Cami isminin mazharıdır.

İnsan bu itibarıyla yüksek derecelere nail oldu. Ayetin sonunda zalim ve bilgisiz insanın olması ise geceye işarettir. Gece her şeyi örter ve saklar. İnsanda Allah’ın sırlarını örter ve saklar. İnsanın hilafet sırrı buradadır.

“Biz emaneti göklere, yerlere gösterdik. Bunlar emanetimizi taşımaktan çekindiler. Af dilediler. Sonra biz bu emaneti acımasız, bilgisiz olan insana yükledik.” (Ahzab 72)

Yapılan güzel işler ruhların, meleklerin güzel şekillerine girerek göründükleri vakidir. Yapılan tespihler, Peygamberimiz (s.a.v)’e getirilen salavatlar harfleri kadar melekler yaratılıp, namaz kılanlara, salat getirenlere iyi ameller güzel suretlere bürünüp müminlere göründüklerini Resulullah (s.a.v) hadisinde haber vermiştir. Yani yapılan ameller güzel surette görünürler.

Gönlümüzü zikirden gafil kılmamalıyız.
Dünya hayatı istenilerek yapılan zikirler bir fayda vermez.

Hadisi şerifte: “Kıblesi Hakk olmayanın namazı yoktur.” buyrulmuştur.

İnsanların kafasında hep kader sırrı vardır. Allah dilediğini yapar. Allah ne dilerse ona hükmeder.

Evliya burada şu örneği verir, çam ağacının gövdesinden mobilya yapılır, budaklı kısımlarından odun yapılır. Budaklı kısım dile gelse bendende mobilya yapın dese. Ne denir? Senin istihadın odun olmaktır.

Her canlı programına göre, yaratılışına göre Celal’de veya Cemal’de kullanılır.

İyi de lazım kötü de, herşey zıttıyla bilinir. Sana iyiliklerden isabet eden herşey Allah’tan, sana kötülükten isabet eden herşey kendindendir. (Nisa 79).

Bizden iyi olan işleri, kendimizi batın (gizli) Allah’ı zahir görürsek bu hale kurbü feraiz denir. Kötü çirkin işlerde, Allah’ı gizli (batın) kendimizi zahir görürsek bunada kurbü nevafil denir.

Sonuç olarak, iyilikleri Allah’tan, Allah bizi böyle kullandı, kötülükleri kendimizden görürsek, Kamil insan oluruz.

Söyle Ya Muhammed herşey Allah’tandır. Yani Allah’ın yaratmasıyla dilemesiyle olur. (Nisa 78).

İnsanlarda manevi perde vardır. Ehlullah nazarında perde yoktur. Ehlullah surete itibar etmez. Perdeleri kaldırır Hakk’ı görür.

Allah’tan başka hiç birşey yoktur, ehlin nazarında.

Bu çok derin zevk aleminde yaşanılan bir olaydır. Allah bütün görünenlerde görünmeyenlerde tecelli etmiştir. Her mazhar suret cihetiyle diğerine uymasada hakikat itibarıyla birbirinin aynısıdır. Herşey hakikatı yani gerçeği itibarıyle birdir. Buda yüce Allah’ın vücududur. Allah her yerdedir. Tüm alemi kaplamıştır. Eşyanın her biri hakikat itibarıyla ben Hakk’ım dese bu söz yalan olmaz çünkü her suret Hakk’tan sadır olmuştur. Allah, kainatı yoktan var etmedi. Var olandan var etti. Eşyanın suretleri için ayrı ayrı isimleri olmasından dolayı bunlara Hakk demek caiz olmaz çünkü yaradılmışlara ait isimler birbirinden ayrılmıştır.

Allah’ın zatından başka herşey yok olacaktır. Ancak onun zatı kalacaktır. (Kasas 88).

Hadis-i şerifte Allah vardır O’nunla birlikte hiç birşey yoktur.
Hz. Ali bu sözü duyunca hala öyledir demiştir.

Bir isimle kayıtlanmış olana Hakk demek küfürdür. Ve bunlara Hakk diyen kafir olur. Çoğalma görülmediği yani insan hayvan veya görülmediği vakit Hakk’tır. İnsan hayvan görüldüğü vakitte Hakk’tır. Bunun misali denizde fırtınadır. Denizlerde dalgalar görülür. Biz dalgalara vücut vererek dalga deriz. Hava sakinleşince fırtına dindiği zaman dalgalar kaybolur çünkü dalgalar denizden başka birşey değildir. Su kabın rengini alır. Her suret görünüş itibarıyla var sanılır fakat hepsi hayalden ibarettir. Her suretin aslı ve hakikatı ondan başka birşey değildir. Bu sebeple görülen tüm vücutlar hakikat hesabıyla varlığını Hakk’tan alır. Zerre bütünün aynısıdır.

Yüz binlerce suret görünsün o yine Vahid’dir. Yani birdir. Cenab-ı Hakk her şeyde vardır. Her tecellinin kaynağı Hakk’tır.

Bilen, hem söyleyen, hem işleyen
Sensin El Hakk cümleden bir görünen
Kenan’da daim Allah var diyen Sensin,
Allah sensin ancak bir güman
Kenan Rifai…

Tam kendimden kendime yol buldum derken,
Uruc eden miraçta erilen zat hep sen imişsin …
Mübeccel Sönmez…

Dost yüzün görüncek şirk yağmalandı
Onun için kapuda kaldı şeriat
Yunus Emre…

Sen sende gözet Hakk’ı hemen gezme yabanda
Kendinde iken sen onu gayride arama
Ahmed Kuddusi…

Bilmez ehli zahir ehli batın bildiğin zinhar
Sorar isen onu aynel yakın Hakk’ı bilenlerden sor

Ahmed Kuddusi…