DÜNYA KARIŞIKTIR

DÜNYA KARIŞIKTIR

“..dünya karışıktır: Nimet azapla karışıktır. Yine, zikrettiğimiz bu duruma göre cennet bütünüyle nimet, cehennem de, bütünüyle azap olmuş, karışım ortadan kalkmıştır. Böylece ahiretin yaratılışı, dünya yaratılışını kabul etmez. İşte bu, dünya ve ahiret yaratılışı arasındaki farktır. Şu var ki ilahi gazap müddetini tamamlayıp gazabı geçmiş rahmete katıldıklarında, cehennem, yani içindeki kimseler hakkındaki hüküm rahmete döner. Bu rahmetin sureti, onun suretidir. Bu suret değişmez; değişseydi azap görürlerdi. Allah’ın izni ve görevlendirmesiyle, önce üstten ikinci feleğin hareketi, ‘azabı kabul eden her yerde’ izhar ettiği azapla onları hükmü altına alır. Burada ‘azabı kabul eden her yerde dedik’, çünkü cehennemde azabı kabul etmeyenler de vardır.
Azabın süresi tamamlanıncaya kadar -ki bu süre kırk beş bin senedir- cehennemliklere azap edilir. Orada yirmi üç bin sene kesintisiz ve ara verilmeden azap görürler. Sonra Rahman, onlara bir uyku gönderir ve bu uykuyla kendilerinden geçerler. Bu durum ‘orada ne ölür ne de dirilirler’ ayetinde dile getirilir. Hz. Peygamber cehennemlikler hakkında şöyle der: ‘Onlar cehennemde ne ölür ne de dirilirler.’ Burada, cehennemliklerin kendilerinden geçtiği bu vakitteki hallerini kastetmiştir. Bu durum, dünyevi acılardan açlığın şiddeti ya da aşırı üzüntünün etkisiyle bayılanın durumuna benzer. On dokuz bin sene böyle kalırlar. Ardından ayılırlar. ‘Allah onların derilerini başka derilerle değiştirmiştir.’ Orada on beş bin sene azap görürler. Sonra tekrar baygınlık gelir. Bu baygınlıkta ise on bir bin sene kalıp ardından tekrar ayılırlar. ‘Allah onların derilerini azabı tatmaları için başkasıyla değiştirmiştir.’ Böylece acı bir azabı, yedi bin sene duyarlar. Sonra, üç bin sene daha baygın kalırlar ve tekrar ayılırlar. Allah onlara bir zevk ve rahat verir. Bu durum, yorgun uyuyup uyanan kimsenin haline benzer. Bütün bunlar, Allah’ın ‘gazabını geçmiş’ ve ‘her şeyi kuşatmış’ rahmetinden kaynaklanır.
Bu esnada, Hakkın kendisiyle her şeyi ‘rahmet ve bilgi olarak kuşatmış olduğu’ el-Vâsi isminden rahmetin hükmü ebedileşir. Dolayısıyla artık bir acı duymazlar ve bu hal onlar hakkında sürer gider. Cehennemlikler, bu hali ganimet bilip şöyle derler: “Unutulduk, artık kendimizi akla getirmekten korktuğumuz için herhangi bir şey istemiyoruz. Allah bize şöyle dedi: ‘Kalın kaldığınız yerde! Ve Benimle bir daha asla konuşmayın’ ve Böylece susarlar. Onlar orada şaşırtılır ve kendilerinde azaptan sadece azabın yineleneceği korkusu kalır. Azabın bu kadarı, cehennemlikler hakkında sürekli kalan kısımdır ki o da korkudur.
Başka bir anlatımla söz konusu azap duyusal değil, psikolojik (nefsî) bir azaptır. Cehennemlikler bazı zamanlarda bu azaptan kurtulur. Onların nimeti, Allah’ın kalplerine ‘geniş rahmet sahibi olduğunu’ bildirmesiyle, duyusal azaptan kurtulmuş olmaktır. Allah şöyle der: ‘Siz bizi unuttuğunuz gibi biz de bugün sizi unutacağız.’ Bu olgu nedeniyle cehennemlikler, acıları hissetmediklerinde şöyle derler: ‘Unutulduk.’ ‘Onlar Allah’ı. Allah da onları unutmuştur’ veya ‘Bugün de aynı şekilde sen unutuluyorsun!’ ayeti bu anlama gönderme yapar. Bunun anlamı, ‘cehenneme terk edilirsin’ demektir. Çünkü unutmak (nisyan), terk demektir. Kelime (tünsâ), hemze ile (tünseü) okunduğunda, geciktirilme anlamına gelir. Öyleyse cehennemliklerin nimetten payı, azabın gerçekleşmeyişiyken azaptan payları ise, gerçekleşme korkusunu yaşamalarıdır. Çünkü Allah’ın bildirmesi yoluyla onlar adına bir güvence söz konusu değildir. Bazı vakitlerde ise, azabın gerçekleşmesi korkusundan perdelenirler. Bu meyanda bazen on bin, bazen iki bin, bazen altı bin sene azabın gerçekleşme korkusundan perdelenebilirler. Bu belirtilen miktarın dışına çıkmazlar. Her ne zaman bir perdelenme gerçekleşir, onlar adına bu kadarlık zamanın olması kaçınılmazdır. Allah er-Rahman isminden onları nimetkndirmek isterse, o vakitteki ve içinde bulundukları azaptan çıkış esnasındaki hallerine bakarlar. Böylelikle bu bakma ölçüsünde nimetlenirler. Bu bakışları bazen bin, bazen dokuz bin, bazen beş bin sene sürebilir ve süre artar veya eksilir, her halükarda, onların bu halleri cehennemde böyle sürer. Çünkü onlar cehennemliktir. Bütün bu zikrettiklerimiz, Muhammedi makamdan tevarüs edilen İsevî ilimdendir.’Allah hakkı söyler ve doğru yola ulaştırır.’..”
{ Muhyiddin İbn Arabi (ks) }