AKIL

AKIL

( Metafizik bahiste aklı esas alan ) Düşünce sahibi akılcıların Allah hakkındaki görüşleri, düşünceleri ölçüsünde farklılaşmıştır. İmandan soyut olarak, akılla ibadet edilen Tanrı, adeta bu aklın düşüncesinin vermiş olduğu hükme göre ortaya konulmuş bir Tanrı, hatta tam da odur. Böylece her akıl sahibine göre, onun hakikati farklılaşmış, akıllar karşı karşıya gelmiş, akılcı her bir grup diğerini Allah’ı bilmemekle suçlamıştır. Akılcılar tevil yapan Müslüman akılcılardan olduklarında ise, bu kez her grup, diğerini tekfir etmiştir.

Hz. Adem’ den Hz. Muhammed’e kadar gelen peygamberlerde ise , Allah’a nispet ettikleri niteliklerde her hangi bir görüş ayrılığı aktarılmamıştır. Bilakis onların hepsi, bu konuda tek dile sahiptir. Bütün peygamberlerin getirmiş olduğu kitaplar, Allah hakkında aynı dille konuşur. Onlardan iki kişi bile herhangi bir görüş ayrılığına düşmemeiş, aralarındaki uzun zamana ve bir araya gelmeyişe rağmen , birbirlerini tasdik etmişlerdir. Akıl sahipleri ise , aralarındaki bölünmeler nedeniyle , hiç bir zaman bir uzlaşıya varamamışlardır.

Fütuhat 2,176 – Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

Arif , kendi nazari / teorik düşüncesi ve aklına göre değil , şeriata göre Allah’a ibadet edendir.

Akıl , Yaratanı sınırlarken şeriat ve keşif sınırı kaldırır ki doğru olan budur.

Fütuhat c18 , s86 – Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

( Kur’an ‘ da) Akıl sahipleri için pek çok ayet vardır. Bazı ayetler inanan kimseler için, bazı ayetler ince düşünce sahipleri için, bazı ayetler yasaklara dikkat edenler, bazı ayetler duyanlar -onlar Allah’tan öğrenen kimselerdir- , bazı ayetler bilenler, bazı ayetler alemler, bazı ayetler müminler, bazı ayetler düşünenler, bazı ayetler ise öğüt alanlar içindir.

Bütün bunlar, Allah’ın farklı niteliklerle ve farklı ayetlerle betimlediği sınıflardır ve hepsini Kur’an da bize zikretmiştir. Bu ayetleri inceleyip düşündüğünde, farklı şeylere dair ayet ve kanıtlar olduklarını, sonuçta ise tek bir hakikate döndüklerini anlarsın.

İnsanların çoğu bundan habersiz olduğu için Kur’an bu sınıfları saymıştır.

Fütuhat – c2,s142 – Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

 

” Zikredilen alışıldık ayetlerden bir kısmı, insan, cin ve melek oluşları bakımından insanın (ve cin ve meleklerin) gösterdikleri şeyi algılayabildikleri ayetlerdir. Onlar, Kur’an ın alemin idrak edebileceğini belirttiği ayetlerdir.

Bazı ayetler ise kapalıdır. Bu ayetleri ancak şartlanmalardan arınmış düşünce sahibi idrak edebilir.

Bazı ayetlerin derin oluşu ince düşünce sahiplerinin bulunmasına bağlıdır. Onlar, işlerin kabuklarına değil, özüne bakan akıl sahipleridir. Bu nedenle onlar manaları araştırır. ”

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

” Akıl sahibi herkes, işlerin özüne ve hakikatine bakmaz. Çünkü zahir ehlinin de , hiç kuşkusuz, akılları vardır , ama ‘ulu’l-elbab’ yani işin özüne bakan derin akıl sahibi değillerdir. Günahkarların akılları vardır, fakat onlar, ‘ nüha ‘ sahibi değillerdir. Bu nedenle özellikleri farklılaşmıştır. Çünkü her nitelik, bir bilgi sınıfı verir. Bu bilgi, ancak hali bu nitelik olan kimse için gerçekleşebilir. Allah hiçbir türü boş yere zikretmemiştir.

” Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)  ulu’l-elbab: derin akıl sahipleri    nüha: akıl.